10 Şubat 2014 Pazartesi

İstanbul'da tatlı molası : Tiramisu Şubat / 2014

Tiramisu en sevdiğim tatlılardan. Fırsat buldukça yapmaya çalışıyorum. Adı Tiramisu ama bu Sinem usulü  alkolsüz ev yapımı bir tatlı.  Yapımı oldukça kolay mutlaka deneyin. Blog'un tadına tat katayım dedim :P  Altın gününe de yakında başlayacağım inşallah :)) Neyse malzemelere geçelim..

Gerekli malzemeler:

Pasta tabanı: Çoğu süpermarkette var. Normalde kakaolu pasta tabanı kullanırım ama bu sefer markette bitmişti . Hiç sorun değil.

Yarım kilo süt: Bu da 2.5 su bardağına denk gelir

Bir yumurta:  Yumurtanın sadece sarısını kullanıyoruz

Un : 3 yemek kaşığı

Tozşeker: Yarım su bardağından biraz fazla..

Labne peynir: Genelde kutusu koyu yeşil oluyor. Bir de kahvaltılık var onunla karıştırmayın :P

Kakao: üstü için gerekli

Kahve: Pasta kekini sütle birlikte ıslatmak gerekir. Sütün içine de kahve koymamız gerekiyor. Nescafe 3ü birarada bile koyabilirsiniz sütün içine.


Şekil : A pasta keki tabanı altlığı artık ne derseniz...


Pasta kekini  ( iki parçayı da ) bir bardak kahveli soğuk sütle ıslatın ve soğuk bir yere beklemeye alın.
  Yarım kilo ( 2.5 su bardağı ) süt  tencereye konulur ..

  Sonra içine bir yumurta sarısı eklenir.


 Yarım su bardağından çok az fazla tozşeker eklenir. Sonra da 3 çorba kaşığı tepeleme / dolu dolu un konulur. İyice karıştırmanız gerekmektedir tencereyi ocağa koymadan önce.  Eğer malzeme koyma işlemini ocakta yaparsanız yumurta sıcak sütün içinde pişebilir ve un da topak topak olabilir. Dikkat !


Orta ateşte malzeme yoğunlaşana kadar karıştırılır.


Kıvamı bu ..


Malzemenin biraz soğuması gerek. Soğuyan malzemenin içine labne peyniri konulur. Malzeme buz gibi de olmasın sonra peyniri içine çekmiyor. Sıcak da olmasın yoksa peynir ekşiyor ve kremanın tadını bozuyor. :)


 Kremayı pasta tabanına yayma vakti. Göz kararı iç malzemeyi orantılı bir şekilde yayın. Kalan malzemeyi de pasta tabanının üstüne koyacağız. Ben genelde içine daha fazla harç koyuyorum.


Kekin  içine ve üstüne harç iyice yayılır. Yukarıdaki gibi şekilde...




Ve son olarak da kakouyu bir süzgeç yardımıyla  pastanın üzerine serpin.

                                                                                                                      AFİYET OLSUNNN:)

8 Şubat 2014 Cumartesi

Mavi Kelebeğin İzinde: Saraybosna / Bosna Hersek Mayıs/2012


Saraybosna'ya ( Boşnakça Sarajevo- Bosna Hersek'in başkenti)  olan kısa ziyaretimizin sebebi  Sırbistan'da olacak projedir. Aslında iki şanşımız vardı ya Belgrad Havaalanı'nı kullanacaktık ya da Saraybosna Havaalanı'nı. Biz Saraybosna Havaalanı'nı tercih ettik çünkü projenin olacağı yere yani Prijepolje'ye Saraybosna Havaalanı daha yakın. Tren yolculuğunu gözümüz yemedi sanırım yanlış hatırlamıyorsam.  Prijepolje Sırbıstan ile Bosna Hersek sınırları arasında kalmış bir köy. Projeden önce buranın ismini hiçbirimiz duymamıştı. Neyse Prijepolje'ye ve projeye  gelecek yazımda yer vereceğim. Şimdi asıl konu Saraybosna.  

Saraybosna'ya THY ile gayet rahat bir şekilde geldik.   Bu sefer 4 kişiyiz Nejla, Resul, Şeref ve ben. Ve yine tekerrür... Gelmeyen bavul. Bu sefer aktarma da yok. En kötüsü  bavulu gelmeyen tek kişi benim. Nayır nooolamazzz!!!! Neyse tecrübeliyim. Hemen kayıp bavul bölümüne başvuruda bulunuyorum ve üstüne de THY ofisine gidiyorum. Görevli ne Türkçe ne İngilizce biliyor. Telefonla beni Türkçe bilen birine bağlıyor. Kalacağımız hostelin adresini ve numarasını verip havaalanından ayrılıyoruz. Bu sefer Madrid'teki gibi havaalanında bekleyemeyiz. THY dedik güvendik.. Hostele geldik. Hosteli 2 kadın işletiyor. Saraybosna'da zaten çoğunlukla kadınlar çalışıyor. Kadın nüfusu fazla. Nedeni de Sırpların Boşnaklara yaptığı katliam ... Bu konuya da geleceğim . Şimdiki konu bavulum! Biz hostelde kayıt işlerini hallederken THY'deki görevli arar hosteli. Bir saat içinde hostele geleceğini bildirir. Kadın gelir hostele. Bavulun bir sebepten dolayı uçakta kaldığını falan filan.. Bu sebeple imza karşılığında günlük para vereceğini ve en kısa zamanda bavulumun adrese teslim edileceğini söyler. We are Turkish Airlines We are globally yours ! farkı budur. Adamlar müşteri memnuniyeti için ayağımıza kadar geldiler ve günlük belirlenen parayı şak diye verdiler bana. Hatırlamıyorsam 30-40  euro gibi bir şeydi. Ama bir güzel de belge imzalatıyorlar bu para karşılığında. Diğer bir yol dava açmak ve THY'den güzel bir mebla almaktı. Kadın bavul gelmezse hala dava açabileceğimi söyledi belgeye rağmen. Gözüm pek yemedi o an için benim... Lufthansa ile yaşadığım tecrübe ile karşılaştırırsam adamların yaptıkları hayli hayli kafi geldi bana doğrusu. Projenin ilk 2 günü Resul'ün tişörtü ve Nejla'nın kıyafetleriyle idare ettim. Sonra bavul kapıya kadar geldi. Eurolara  ne mi  oldu? Önce dövizcide Boşnak parasına  (K. Mark) çevrildiler ve çıtır çıtır yenildiler :)))

SARAYBOSNA:   Avrupa'nın Kudüs'ü olarak bilinmektedir çünkü burada Müslüman, Hristiyan ve Museviler barış içinde yaşamışlardır. Saraybosna'nın adı, Osmanlı Devleti tarafından alınmadan önce Vrhbosna' idi. Osmanlı Devleti'nde Bosna-Saray denmesinin yanı sıra "Saray Ovası" olarak da adlandırdı. Bu yüzden günümüzde pek çok dilde bu ifadenin kısa hali olarak Sarajevo' adı kullanılmaktadır. Kendi halkı da şehirlerine Sarajevo derler ki vadiye dik bakan saraydan görülen ova manzarasından esinlenerek Saray-Ova dendiği rivayet edilir.(Viki)  Fotoğraflarda da görüleceği üzere Osmanlı'nın etkisinden dolayı Boşnaklarla birçok ortak kültürümüz bulunmaktadır. (Kahve-börek- Köfte/Çevabi/Kebap daha niceleri) Hatta dillerinde de yine Osmanlı'nın etkisinden dolayı birçok Türkçe kelime vardır . 

Hostele yerleşiyoruz. Gelmeden önce rezervasyonumuzu internetten yaptırmıştık. Kadınlar için olan odanın hostelin içinde olduğunu sanıyoruz . Fakat öyle değil. Hostel görevlisi bizi hostele yakın bir eve götürüyor. Yaşadığımız ilginç deneyimlerden bir tanesi de budur. Dediğim gibi burada kadın nüfusu fazla ve birçok kadın katliamdan dolayı dul durumda. Bu sebeple evlerinde yalnızlar ve odalarını hostelle anlaşmalı olarak turistlere kiralıyorlar. Biz önce bir şok olduk tabii. Eve geldik ... Yaşlı sevimli bir teyze bizi karşıladı. ( Hala tedirginiz...)  Teyze çok tatlı bir Boşnak. Hemen bize evi gezdiriyor. Evin fotoğraflarını da koydum . Evi çok sevdik. Müze gibi bir evdi resmen tarih kokuyordu her taraf. Kocaman bir odayı verdi bize teyze. Odanın duvarında dua yazan çeşitli çerçeveler vardı. Bir oh çektik Müslümanmış kadın diye :P ( hemen duygusal bağ kurarız biz :))  Kadın Sırpça konuşuyor konuşuyor da anlayan kim!!! Konuşmaya da devam ediyor. Sonra biz baktık kadınla anlaşıyoruz.  El kol tahmin falan ..Hacca falan gitmiş onu anladık Nejla ile :))  Ev çok temiz ve düzenliydi.... Banyoda  rujlar taraklar göz kalemleri aynalar.. Süslü bir hanım olduğu her halinden belliydi zaten. Biraz zaman sonra kadın elinde iki kahve fincanıyla ve sütlaçla çıka geldi.  Bu misavirperverlik bizi mest etti. ( Not düşeyim  tedirginliğimiz devam ediyordu o yüzden sütlaçı yememiştik ve Resul'le Şeref'e götürmüştük. Hayret onlara bir şey olmadı !! bizim sütlaçlar kendi komplo teorimize kurban gitti :)))  Hadi  Başçarşı'ya gidelim-meşhur bakırcılar çarşısına...

 Resul ve Şeref'in kaldığı hostele geliriz Nejla ile. Kadın görevliye ( günah çıkarma: oradaki kadının bıyıklarıyla bayaa dalga geçmiştik  ve bir de non stop sigara içiyorlardı -dumanaltı! ))) Başçarşı'nın nerede olduğunu sorarız ve karşı caddeyi gösterir. O kadar yakınız ve burası o kadar küçük !
  Çarşının simgelerinden biri bu fotoda görünen çeşmedir. Suyu içilebilir.


 Bu ara sokak, bakırcılar çarşısı. Burada kahve geleneği çok güçlü. Bizim meşhur Türk kahvesi..Bu yüzden de  bakır tepsi ve üzerinde fincanlar olan setler devamlı üretimde ve doğal olarak satışta. Biz de hatıra olsun diye aldık..


 Alıcı değilim bakıcıyım bakışı ve ben... E kahve var tepsi var fincan  var ne eksik cezve... O da işte burada hem de her boydan...

Lisede beynimize kazınan tarihi senaryolardan biri... I. Dünya Savaşı .. Ne zaman başladı 1918.. Sebepleri... Sırp Milliyetçisi tarafından öldürülen Avusturya Arşidikü ... İşte bu olay tam da bu köşede yaşanmıştır. Müzenin köşesine de konuyla ilgili bir yazı asılmıştır.

Mostar Köprüsü..... dermişimmmm.. Demek isterdim ama Mostar Saraybosna'ya 3 saat uzaklıktaymış. Gidemedik zamanımız yoktu o kadar :(( Neyse bununla ve bunun gibi irili ufaklı köprülerle idare ettik. Bu arada Şeref bizden ayrıldı. Kendi başına şehir turuna çıkmış. Bakmış metroda kimse para vermiyor o da vermemiş bedava tur yapmış :)) Komunizmin etkisi mi var dersiniz???

Çarşıda turlamalara devam. Bazı dükkanlar euroyu da kabul ediyor. Neyse, biz acıktık. Buranın meşhur yemeği olan Çevabi'den yemek için güzel bir yer arıyoruz. Çevabi nedir onu da bilmiyoruz... Meraktayızz.

Soldan sağa: Şeref ve Resul. Without yollar gidişine hasta :P WithoutŞeref iyidir iyi :))
 Çevabiii... Bildiğin Sultanahmet Köftesi... Yalnız küçük küçük doğranmış  soğan ve pideyle servis ediliyor. Yanına da ayran alıyoruz. Bardakta yoğurt geliyor. Küçük nüanslar var gördüğünüz üzere :)
The ÇEVABİ...

 Çarşıyı gezerken değişik tatlılar satan bir dükkan ilgimizi çekiyor ve içeriye giriyoruz.Dükkanı çekip çeviren de yine bir kadın. Tabaktaki hindistan cevizli- çikolatalı  bir tatlıydı.
Çarşının içindeki meşhur camiideyiz. Akşam olmak üzere..Saraybosna'ya Türklerin ilgisi fazla. Burada okuyan Türk öğrenciler de çoğunlukta. Dini cemaat gruplarının da uğrak mekanlarından Saraybosna.  
Hatta diğer gün yine bu camiiye geldik ve bir Türk kafilesiyle karşılaştık. Adam başladı bizimle muhabbete. Sohbet ilerleyince AKP'de bir ilçede görevli olduğunu ve hatta dün yani bu fotoğrafın çekildiği gün Kılıçdaroğlu'nun Saraybosna'ya konuşma yapmak için geldiğini ve hatta ve hatta Kılıçdaroğlu'yla konuştuğunu anlattı. ( ayağımız çok bereketli Bahçeli ve Erdoğan'ı gözümüz aramaya başladı :P )  İşte Türkler birbirini bulmasın hemen böyle muhabbete başlıyor. 
( bir not daha düşeyim : Camiinin bahçesinde kaldırım taşında otururken camii görevlisi ya da normal bir vatandaş geldi ve bize camii kilimlerinden birini getirdi. İnceliğe bakar mısınız.. Allah razı olsun....ne denir başka ) 

Avrupa'nın Kudüs'ü dedik. Camii ziyareti yaptık şimdi de kilise ziyareti yapalımmm. Bu kilisenin önünde gece vakti bolca fotoğraf çekildiğimizi ve bir grupla tanıştığımızı hatırlıyorum. Türkiye'den geldiğimizi öğrendiklerinde bize çok samimi davranmışlardı. Zaten Balkanlarda Türkiye'den geliyorum diyince aa komşu komşu olayı başlıyor :)))
 Herkes normal bir kilise fotoğrafı görebilir ama önemli ve zor olan yan dönmüş kilise fotoğrafını görmek ve anlamaktır.. ( Şaka şaka o kadar  komplike post-modernist bir foto -bir olay yok burada sadece fotoyu yüklerken ters yüklemişim üşendim silip tekrar yüklemeye .. kötü de durmuyor ? :))
 Bu ateş her daim gece gündüz yanmakta. Savaşta ölenler adına falan yapılmıştı sanırım. Bilen varsa yorum yapsın bilmeyen "like" diyeceğim şimdi.. Şaka bir yana doğruyu bilen düzeltsin :)
 Ve gelelim kaldığımız o dillere destan eve. Ev müze gibi demiştim. Ben bavullara bayıldım..

 Süslü teyzemizin renk renk çeşit çeşit ayakkabıları. Hey Maşallah!!!

 Ve  orduya yetecek kadar çeşit çeşit kahve fincanı vardı. Kadın koleksiyoncuydu sanırım ama değildi..
Biz bu fincanların en güzelindne kahve içtik. Yanına da kocaman kıtlama şeker koymuştu teyze.

Ve buranın meşhur tatlarından "BÜREK" nam-ı değer börek. Bosna Hersek ucuz bir memleket yolunuz düştüğünde bolca çevabi ve börek yiyin sonra da kahve keyfi... Börek isterken patatesli ya da peynirli börek istiyorum olayına girmeyin her böreğin değişik bir ismi var Sırpça..
 Şeref'in yanındaki kişi hostelde tanıştığımız bir Türk. Bosna'da EVS denilen Avrupa gönüllülük programını yapıyormuş. Bir süre bize eşlik etti.


DEVAMI YARIN:  Aliya İzzetbegoviç ziyareti... Katliam ve mezarlar ....

Berlin Destanı: Erasmus-Dostluk- Geziler- Partiler- Döner ve Daha Niceleri... COMING SOON !!!


7 Şubat 2014 Cuma

Huzur Veren Bir Sahil Kasabası : Vasto / İtalya Eylül -2013


İtalya'nın Adriyatik Denizi'ne bakan kıyılarındaki kasabalardan biri olan Vasto,  doğal güzellikleri, sadeliği, sakinliği ve yeşilliğiyle insanı cezbeden yerlerden biri.  Adı çok duyulmamış ( ya da ben duymadım, Viki'de Türkçe bilgisi bile yok ) ama turistlerin uğrak mekanı olan  Roma'ya otobüsle sadece 2-3 saat.  Roma'nın  turist kalabalığından kaçıp biraz kafa dinlemek için mükemmel bir yer. 



Nüfusu kalabalık olmadığından Vasto'nun sokakları da pek tenha..

Vasto sokakları boyunca yürürken yoldaki bu kırmızı bez torbalar dikkatimi çekti. Bu torbalar geridönüşüm için kullanılacak karton-kağıt çöpleri için  ve genelde her evin kapısında var. Vasto halkı /belediyesinin geridönüşüme ve temizliğe önem verdiği aşikar. Her yer çok temizdi. 

 Vasto çok küçük  kendi halinde bir kasaba. Bu fotoğraflar boyunca Vasto'nun çarşısını gezmiş olacaksınız.


 Şİmdi Vasto'nun sevimli meydanına yaklaşıyoruz. Her şehrin bir meydanı vardır değil mi? Vasto'nun da onlardan eksik bir yanı yok :)

                   Palmiye ağaçlarıyla süslenmiş meydan, tipik Akdeniz ülkelerinin profilini çizmektedir.




                       
                                   Meydanla bütünleşmiş bir kale var...



Burası çarşının başı. Hemen köşede dondurmacı var. Yolunuz düşerse"Gelato" yemeden dönmeyin ne Vasto'dan ne de başka bir İtalyan şehrinden ..

İtalyan mutfağı dünya çapında bir mutfaktır. Buralara kadar gelip de yerel yemeklerden -tatlılardan takmak olmazdı. Burası fırın-pastane tarzı bir yer.


Kahvenin yanında özellikle sabah kahvaltısında yenilen değişik şekil ve renkteki kurabiyeler fırınlarda günün her saatinde bulunmaktadır. Kuyruk var işler tıkırında :P


Bu fotoğraf Vasto'ya  aşık olduğumun fotoğrafıdır. Bu manzarayı dinlemek ve hissetmek için  güneşin yakıcılığına karşı bu balkonda dakikalarca durmuştum.

Yolda yürürken bu merdivenler dikkatimi çekti. Fotoğrafını da çekmeden geçemedim. Basamaklara konulan çiçek desenli seramikler gayet hoş bir görüntü oluşturuyor.
Ve dar sokaklar... Adriyatik kıyısı... Güneş... Sıcak...Bu dar sokaklar sıcaktan bunaldığınız zaman serin havasıyla size eşlik etmektedir.


Vasto'nın plajlarından biri..

Bahsettiğim balkondan bir görüntü. Burası aslında bir tepenin sırtı..Buradan manzara  inanılmaz!!!

Plajın çok güzel bir barı/kafesi/tesisi var. Günün menüsünde de buraya has olan balıklı salata  vardı.  Doğruyu konuşmak gerekirse salataya hiç ton balığı katmamıştım. Balıkla pek aram yok. Bu sefer denemek istedim. Tek kelimeyle tadından yenmiyor. Görüntüsü bile yetiyor. Allahım sana geliyorum :)))
Vasto eski yerleşim yerlerinden ve Roma İmparatorluğu zamanında da kullanılmış. Bu sebeple kalıntı bakımından zengin.  Birçok arkeolojik alan bulunmaktadır burada. Bu fotoğrafta da Roma döneminden kalma bir hamam görmektesiniz. Burası da Astım Mağarasının üzerine yapılan tesise benzer şekilde plaj barıyla içiçe..
Şİmdi de sahile inelimmm... Sahili çok temiz. Aylardan eylül.. Sezon bitmiş . Kalabalık oranı sıfıra yakın..



Öğleden sonra hava biraz serinledi . Sohbet ederken kahve iyi gider diye düşündük. Öyle de oldu :)





Vasto'da bir butik. İçindeki şeyler gerçekten çok hoştu. Renkler Vasto'yu yansıtıyor.


Bu manzaraya karşı -biraz hava kararsa da- fotoğraf çekilmek ve Vasto'dan bize küçük bir hatıra kalsın istedik. Hollandalı arkadaşım Jaira ile birlikte.
Şİmdi reklamlar... ;)))
Bizi ağırlayan ve Vasto'yu gezdiren İtalyan arkadaşımız Desiree'ye çok ama çok teşekkürler. Umarım Vasto'ya bir daha yolum düşer. Ciao ciao!!!