31 Mart 2015 Salı

Tarragona ya da "Historia Viva"

Tarragona'da nere ki ? Afrika'da bir yer falan mı? gibi sorular Tarragona ismi duyulduğunda sorulabilecek muhtemel sorulardan. Peki Tarragona nerede? Yukarıdaki haritada da görüleceği gibi Tarragona İspanya'nın bir sahil kasabasıdır. Bir Katalan şehri olan Tarrgona Barselona merkeze trenle yaklaşık olarak 1 saat uzaklıkta şirin mi şirin bir yerdir. Tarragona'ya giden trenler Barselona'dan aşağı yukarı her yarım saatte bir kalkmaktadır. Barselona'daki istasyon Franca ya da istasyon Sant'tan  Tarragona'ya trenle gidiş dönüş 16 Euro'ya mal olmaktadır.

Trene bindik...  İspanya'da sanırım bu ilk kez trene binişim. Bence  buradaki trenler gayet konforlu.Bundan önce şehirlerini otobüsle gezmiştim. İspanya'nın yollarının otobüs yolculuğuna elverişli olduğunu düşünüyorum. Yolculuk genelde keyifli geçiyor çünkü yollar genelde pürüzsüz. Bu yüzden araçlar yolun üstünde buz üstünde kayar gibi.. Ee aracın içinde uyumak da kaçınılmaz oluyor hele de o tatlı güneş ışıkları size vuruyorsa.-(Kaçınılmaz)-.  Trende de gayet güzel uyunuyor ama ben bu sefer uyuyamadım çünkü tren güzergahı denize neredeyse sıfır paralellikteydi. Sabah güneşi, deniz ve o güzel maviliği tatma keyfini kaçıramazdım. Benim sayemde arkadaşım trende bir güzel uyudu :)

Bir saatlik tren yolculuğundan sonra Tarragona'ya varıyoruz. İstasyonda genel olarak genç bir kitle var. İlginç! Avrupa'da genelde bu tür kasabalarda yaşlı kitle hakimdir. Elimi çantama atıyorum. Tarragona hakkında buraya gelmeden önce araştırma yapmıştım. Defteri açmamla şok olmam bir olur. Çünkü yanlış defteri almışım. Neyse ki çoğu yer aklımdaydı. Etrafta "tourist info" gibi bir yer de olmadığı için tabelaları takip ederek yola koyulduk. Birçok gezi yazısında Tarragona'nın 2-3 saat içinde gezilebileceği yazıyordu. Yalnız ben bu fikre katılmıyorum. Burası için en az 24 saat lazım. Buradaki hava  hızla değil sindire sindire içe çekilmeli.

Tren istasyonunun hemen sağından olan yokuşumsu yoldan yürümeye başlıyoruz. Yol boyunca palmiye ağaçları, deniz, güneş ve gidip gelen trenler bize eşlik ediyor. Daha ne isteyelim ki?!
Yolun sonu kıyı manzarası süper olan bir tepeye-uçuruma çıkıyor. Aslında mekanın adı İngilizce'den direkt çeviri yaparsak Akdeniz Balkonu.  Muhteşem bir manzara var burada!  Buranın hemen yakınında kocaman bir meydan (Rambla Nova)  ve meydanın ortasında da el classico bir anıt/abide var.
Alıntı bilgi:  The Balcony of the Mediterranean is a cliff twenty three meters high, according to other sources its height is forty meters, which is situated at the end of the Rambla Nova and on over the coast of Mediterranean Sea. It is surrounded by an old wrought iron railing designed by Joan Miquel Guinart. According to local legends that this place acquired name of Mediterranean balcony when King Charles I of Spain who was the same time the Holy Roman Emperor Charles said “This is the best balcony over the sea that exists in my state”. Locals say it took place during his visit to city of Tarragona in 1542. This monument offers a beautiful panoramic view over the Mediterranean Sea. Below the balcony you will find the Miracle Beach. The monument dedicated to Roger de Lluria(1245-1305) a Sicilian-aragonese admiral, famous for his naval tactics during medieval age that commanded the fleet of Aragon during War of the Sicilian Vespers.

( Bahsettiğim meydan ve heykel. )
Bu meydanda  bir süre kaldıktan sonra paralel yoldan Roma Amfitiyatroya doğru yol alıyoruz. Yürüdüğümüz yol palmiye ağaçlarıyla süslü güzel bir yol olduğundan sabah koşuları için biçilmiş bir kaftan. Yol boyunca sabah yürüyüşü -koşusu yapan insanlarla karşılaşmamanız imkansız gibi bir şey. Tarragona'ya yaşayan tarih denmesinin sebebi bünyesinde birçok tarihi mekanı barındırmasından mütevellittir. Bu tarihi kalıntılar  o kadar güzel korunmuş ve bir o kadar da günümüz yaşantısıyla iç içe ki bence bu yüzden Tarragona  ilgi çekici. Historia Viva...
Alıntı bilgi :  Roman Amphitheater of Tarragona was built during the end of I and beginning of second centuries B.C. This is no biggest amphitheater in Mediterranean area but anyway its capacity was from twelve and up to thirteen thousand spectators. Some admirers of Roman culture should always remember this amphitheater was the place of were horrible and cruel entertainments. For instance in the year 259 A.D. during the persecutions against the Christians, according to orders of Emperor Valerian, here were burnt alive Bishop of Tarragona Fructuous and his Deacons, Augurius and Eulogius. Than Christianity became official religion of Roman Empire then this amphitheater lost its original functions step by step. In 1576 it became the convent for the Order of the Trinity until 1780 when it became a prison for prisoners who were constructing the port. After closing the prison, it was abandoned up to the mid-20th century.




Amfitiyatrodan çıktıktan sonra yolun karşısındaki yine Roma'dan kalma şehir duvarlarıyla karşılaşıyoruz. Önceden de dediğim gibi bir yandan modernite bir yandan da tarih iç içe mutlu mesut yaşıyor.

Şehir duvar kalıntılarının hemen bitişiğinde uzun bir cadde var. Ortasından tramvay geçiyor. Ve yolun sonu limana çıkıyor. Çok güzel bir manzara! San Francisco'ya  gitmedim henüz ama şehrin fotoğraflarına bakmıştım. Tarragona'daki bu manzara  bana direkt San Francisco'daki o caddeyi hatırlattı. Sanki burası oranın minyatürüydü. İspanyollar.... Caddenin sağındaki ve solundaki yollar butik dükkanlarla dolu. Şehrin mimarisi aynı Barselona gibi. Denizden gelen hava şehrin tüm sokaklarına girebiliyor. Sokaklar kanal gibi deniz kokusunu her yere taşıyor ne kadar uzağa giderseniz gidin.

                                            Bahsi geçen cadde ve ara sokaklarından ikisi...

Tarragona insan kuleleriyle meşhur. Nasıl yani? Her sene burada belirli tarihlerde festival ve yarışmalar yapılır. En yüksek insan kulesini yapan grup yarışmayı kazanır. Bu festivali temsilen de bir meydana kocaman insan kulesi heykeli yapmışlar.
"Abla, bir el de sen at" dediler. Ben de arkadaşlara yardımcı olayım dedim. Sonuç şekil A'daki  gibidir :)


Caddede perşembe pazarı vardı. Biz de pazar meraklısı olduğumuzdan hemen pazarın içine daldık. Bizim perşembe pazarından farkı yoktu pazarın. Satıcılar bağırıyordu daha ne olsun... Ne alırsan 1 Euro 3 tanesi 5 Euro gibi tezgah manzaraları...Sevdik bu bizden olan sevimli pazarı.

Caddenin sonu limana çıkıyor. Limandan önce de sevimli bir park var. Biz çok yürüdük ve acıktı. Parkın hemen sağındaki restaurana girip en helalinden yemeğimizi yiyoruz :) Benimle yola çıkacak arkadaşlarla öncelikle bir anlaşma yaparım. Kural 1: Uzun süre yürüyebileceksen mız mızlık yapmayacaksan gel... Tarragona'daki yoldaşım da Allah'tan yürümeyi sevenlerdendi.
 
 Eğer bir şehri gezecekseniz ve elinizde gezeceğiniz yerler hakkında bilgi yoksa... O zaman ben size
 uyguladığım taktiği söyleyeyim. Hemen bir hediyelik dükkana girin ve orada satılan kartpostallara bakın. Şehrin gezilip görülmesi gereken yerleri çoğunlukla kartpostal şeklinde satılır. Hemen kartpostallara baktım ve  ziyaret ettiğimiz ve etmemiz gereken yerleri kontrol ettim. O zaman Placa dels Sedassos'a gitmemişiz. Oraya gidelim...


Placa dels Sedassos...Yolda karşılaştığımız gençleri çevirip "nerededir bu yer?" diye soruyorum. Allah için çok yardımseverler. Yalnız İngilizce problem olabiliyor. Muhteşem İspanyolcamla el ayak kaş göz hareketleriyle Sedassos'u  buluyoruz. Pek de uzak değilmiş zaten... Tarragona, yürüyüp de gezilesi bir yer...
Bu küçük ve bir o kadar huzur dolu mekan beni kendine aşık etti. Belki fotoğraftan buranın güzelliğini göremezsiniz. Belki değil kesinlikle! Orada olmanız yandaki eski binaların balkonlarında olan kuşların cıvıltısıyla kendinizden geçmeniz benim dediğim gibi " beni burada bırakın " demeniz gerekmektedir. Şanslıydık. Kimseler yoktu. Kuşlar sadece bize söyledi en güzel şarkılarını...
yine bir cıvıltıdır kulaklarımda dolaşan...

Zamanımız kısıtlı. Yol arkadaşıma Barselona rehberliği sözü vermiştim. O yüzden Tarragona'dan ayrılmamız gerek. Tren istasyonuna varıyoruz. Tren kalkmak üzere... Koşmaya başlıyoruz. Önümde tin tin yürüyen bir kadın. Sonuç? Tren gider. Hem de şansa bak on time kalkar. Diğer trene 10-15 dakika var. Eyvallah, çok da uzun bir süre değil. Beklerken kahve içelim dedik. Perondan çıkıp istasyondaki kafeye gidiyoruz. 2 kahve söylüyoruz .. Fakat kahveleri hazırlayan kadın kağnı hızıyla çalışıyor. Kahveyi alıyoruz ve dışarı çıkıyoruz. N'oluyur? "Goodbye my lover" şarkısı eşliğinde tren gidiyor. Trenlerin zamanında kalkacağı tutar İspanya'da. Diğer tren 45 dakika sonra ... Tabii "expected".... 1.5 saat sonra gelir trenimiz. Neyse, istasyon havasını derin derin içimize çekip muhabbetle  kahveleri de bir güzel içtikten sonra trene binip Barselona'ya gidiyoruz.